Kırmızı Hırkalı ve Bereli Kadın (Women with Beret and Checkered Dress)
Pablo Picasso, 1937
“Psikoterapi bilim olduğu kadar sanattır da. İyi bir terapist için sanatçı sezgisi ve temas kurabilme yetisi, bilimsel eğitim kadar gereklidir.” Laura Perls (Rosenfeld, 1982)
Geştalt yaklaşımı ve sanat deyince ilk olarak akıllara kuramın teknikleri gelebilir. Boş sandalye, dil çalışmaları, hayalleme teknikleri, beden dili çalışmaları, rüya çalışmalarının her biri sanatla, yaratıcı ifadeyle ilgilidir. Ancak tekniğin ötesinde, asıl kuramın özünde ve bütününde sanat vardır Geştalt yaklaşımında. Yaratıcı ifadeden çok yaratıcı ifadenin ortaya çıktığı süreçtir esas üzerinde durulan nokta, bu nokta kuramın temel kavramlarından olan “temas”la yakından ilgilidir ve temas, sanat olarak ele alınır.
Temas, büyüme ve gelişmenin temelidir (Daş, 2009). Hayatla temas etme biçimimiz, hayatın bize karşılık verme biçimini değiştirir. Örneğin sanatçılar, doğuştan getirdiği yeteneklerinden çok, sahip oldukları temas becerileriyle üretirler (Sakarya, 2004). Sanatçılar, yeni temaslara sürekli hazır olmaları, kendilerini ve diğerlerini kısıtlamadan spontane olarak etkileşebilmeleri nedeniyle Geştalt kuramcılarının gözünde her zaman önemli bir yere sahip olmuşlardır.
Nasıl ki bir sanatçının hayata yaklaşım biçimi fark yaratıyor, başka bir anlam oluşturuyorsa ya da bütünleştirici bir etki yaratıyorsa, terapist de danışanın yeni anlamlar oluşturmasına, yeni temaslar geliştirmesine, bütünleşmesine yardımcı olan bir sanatçı olarak düşünülebilir. Kişi ancak kurduğu temaslar aracığıyla duyumlarına anlam vererek bir farkındalık yakalayabilir ve sıradanlaşmış, anlamsızlaşmış yaşantılar yeni, taze ve yaratıcı bir anlam kazanabilir. Bu da terapide terapistin danışanla kurduğu temas aracılığıyla mümkün olabilir.
Geştalt Terapi yaklaşımının kurucuları Laura Perls, Fritz Perls ve Paul Goodman sanatçıları yakın ilgiyle izlemişler, kendileri de sanatla uğraşmışlar, kuramı kurarken bu izlenimlerinden yararlanmış ve kuramın temelinde terapide sanatsal yöntemlerin kullanılmasını önemsemişlerdir (Amendt-Lyon, 2001).
Örneğin Fritz Perls tiyatroyu severdi, Max Reinhardt’ın yönettiği bazı oyunlarda rol aldı ve psikolodramayla ilgilendi. Perls ilk yayınlarından birinde, heykeltıraş bir danışanı sözel düzeyde kendini ifade etmede zorluk yaşayınca, problemlerini heykelini yaparak ifade etmesini istediğinden ve danışanın sözel olarak ifade edemediği pek çok problemini bu yolla ifade ettiğinden bahseder.
Laura Perls ise bir psikolog olmadan önce kendini bir müzisyen ve yazar olarak nitelendiriyordu. Uzun zaman piyano çaldı ve modern dansla ilgilendi. Laura Perls terapistin kişisel ve profesyonel geçmişinin (örneğin terapist sadece kendi deneyimlediği teknikleri terapide kullanabilir) önemini vurgulayarak, çok çeşitli sanatsal tekniklerin terapide uygulanmasını özellikle destekliyordu.
Paul Goodman yaratıcılığını hem şiir, kısa hikaye, oyun ve roman yazarak; hem de geniş kitleler tarafından kabul görmüş sosyal kritikleriyle bir felsefeci olarak ifade etmiştir. Ayrıca Laura Perls’e göre ‘patalojik’ ya da ‘psikotik’ olarak adlandırılan çoğu vakaya, bilinen psikoterapi yöntemleriyle ulaşılamamaktadır. Onların deneyimini anlamak, onlarla temas kurabilmek için yaratıcı yollara ihtiyaç vardır. Örneğin; kendisi birkaç oturum boyunca sessizce oturan şizofreni hastası bir kadın danışanıyla, onun yazdığı şiirler üzerinden iletişim kurabilmiştir. Laura Perls sanatkar olarak bilinmeseler de aslında iyi terapistlerin aynı zamanda iyi birer sanatçı olduklarını söyler. Sanatsal bir yaklaşım terapistin bakış açısını genişletir, insan doğasına dair içgörüsünü zenginleştirir.
İnsanoğlu dünyaya nerede, ne zaman, hangi ailede geleceğine karar veremese de geldiği ortam neresi olursa olsun, içinde yaşadığı çevrede kendi varoluşunu nasıl anlamlandıracağına kendisi karar verebilir (Sakarya, 2004). Objektif bir gerçeklikten çok, kişinin hayatı algılama biçimi önemlidir. Kişi yaşadıklarını nasıl görüyor, nasıl yorumluyor? Bu çerçevede “Her insanın kendi sahnesinde yaşam boyu sergilemeye devam ettiği zengin bir öyküsü vardır.” diyebiliriz.
Polster’e (1987) göre de her insanın roman olmaya değer bir yaşamı vardır. Kişi deneyimlerine ancak iç yaşantısına ve dış çevresine temas ederek, bir hissiyatla anlam verebilir. Öyküsünü oluştururken de sıradan görünen günlük yaşam deneyimlerini önemsemesi çok önemlidir kişinin. Yaşamın esasını oluşturan bu sıradan ama gerçek uyaranlara karşı duyarsız olanlar, kendilerini uyarmak için bunların yerine çılgın deneyimlerin peşine düşerler ya da yaşamdan geri çekilerek kendilerini bir tür ruhsal çürümeye mahkûm ederler (Sakarya, 2004). O zaman roman kalıplaşmış, monotonlaşmış, temassız bir hal alır.
Geştalt yaklaşımı teması detaylı olarak ele alır; temas biçimleri, temas döngüsü, ihtiyaçlar, şekil-fon ilişkisi ve diğer ana kavramlarla bir bütünlük içerisinde temas etmenin grift yapısını açıklamaya çalışır. Marmgren (1998), Karmaşıklık Kuramı ile Geştalt Kuramını karşılaştırdığı çalışmasında karmaşık uyum sağlayan sistemlerde var olan bir kaosdüzen-kaos-düzen yapısını, Geştalt yaklaşımındaki şekil-fon oluşumunun esnekliğine benzetmektedir. Geştalt yaklaşımında kişinin algılamayı tercih ettiği, odaklandığı şeyler şekil, geriye kalan diğer her şey ise fon olarak adlandırılmaktadır. Fon kaosu, şekil düzeni temsil etmekte ve sağlıklı bir organizmada fon-şekil-fon-şekil döngüsü elastik ve işlevsel olarak devam etmektedir.
Resim, heykel yapma, dans etme, müzikal enstrümanlar kullanma, sesler çıkarma vb. sanatsal faaliyetler farkındalık sağlamakta; hareket ve duygunun bütün duyumlarını kullanarak şimdi odaklı bir temas sürecinde bütünleştirilmesini mümkün kılmaktadır. Konsantre olmuş bir algı ile spontan bir kişi sanatsal materyalle ilgilenirken, farkındalığı orta bir moddadır. Ne aktif, ne pasif… Durumunu kabul etmiş, işine odaklanmış, çözüme doğru büyüyen bir modda. Aynı çocukların yaptığı gibi… Anda… Orada…
Bütün bunlar doğrultusunda kendi bütünlüğü içerisinde sanata sağlam bir yer veren, onu içselleştiren Geştalt Terapi yaklaşımı der ki: “İnsan temas edebildikçe büyür, temas edebildikçe gelişir."
Büyüme ve gelişme dileklerimle…
Türk PDR Bülteni, 2017, 4(29), s. 44-46
KAYNAKLAR
Amendt-Lyon, N. (2001). Art and creativity in gestalt therapy. Gestalt Review, 5(4), 225-248.
Daş, C. (2009). Gestalt terapi (2. bs.). Ankara: HYB.
Marmgren, L. (1998). Change: Some speculations based on comparing gestalt and complexity Theory. Gestalt Review, 2(1): 28-47.
Polster, E. (1987). Every person life is worth a novel. New York: W. W. Norton & Company.
Sakarya, S. (2004). Kendi sahnemiz: Yaratıcı kişilikler. Gestalt Terapi Dergisi, 1(3), 25-45.
Rosenfeld, E. (1982). A conversation with laura perls. an oral history of gestalt therapy. New York: Gestalt Journal Press.
Yorumlar
Yorum Gönder